En son konular | » Ibuprofen ImitrexPerş. Ağus. 04, 2011 8:02 pm tarafından Misafir » Define gothic dating. Fort worth dating service.Perş. Ağus. 04, 2011 1:23 am tarafından Misafir » Metformin, such beginning plant-derivedÇarş. Ağus. 03, 2011 5:23 pm tarafından Misafir » Vojo Energy Mints Caffeine ExtremeÇarş. Ağus. 03, 2011 4:21 pm tarafından Misafir » preg hentai preg hentai mangaÇarş. Ağus. 03, 2011 12:23 pm tarafından Misafir » When the first Whirlpool Duet album was released in December 2001 came as a surprise to the publicÇarş. Ağus. 03, 2011 3:59 am tarafından Misafir » Cheap In Ny Programs LpnPtsi Ağus. 01, 2011 8:52 pm tarafından Misafir » cant orgasm from oral sexPtsi Ağus. 01, 2011 4:44 pm tarafından Misafir » Ambient Dj BestPaz Tem. 31, 2011 5:16 am tarafından Misafir |
|
| TÜRKİYEDEN HABERLER | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
havina yönetici
Mesaj Sayısı : 305 Yaş : 42 Nerden : uzaydan İş/Hobiler : sizene Lakap : cadı Kayıt tarihi : 12/08/08
| Konu: TÜRKİYEDEN HABERLER Çarş. Ağus. 13, 2008 6:00 pm | |
| Marmara'da deprem 3 vakte kadar 13 Ağustos 2008 12:31 Büyük Marmara Depremi'nin 9. yılı nedeniyle bir açıktlama yapan Prof. Dr. Gülay Altay, Marmara'da beklenen tarihi konusunda şunları söyledi: Sibel Kurtoğlu'nun haberi
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gülay Altay, ''Marmara Bölgesi'nin belli bir deprem tehlikesi taşıdığını ve bu depremin 30 yıl içinde olmasını öngördüklerini'' ifade ederek, depremlerin öngörülmesinden, tahmininden ziyade hazırlıkların yoğunlaştırılmasının önemine dikkat çekti.
Altay, AA muhabirine üzerinden 9 yıl geçen Marmara Depremi sonrası yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Türkiye'de 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren büyüklü küçüklü 5 bin civarında deprem olduğunu belirten Altay, genellikle Bala-Ankara, Çameli-Denizli'de yoğunlaşma olduğunu, son zamanlarda Ege Denizi ile Marmara Denizi içerisinde ufak da olsa depremler kaydedildiğini söyledi.
Gülay Altay, Kandilli Rasathanesinin depremlerin kaybedilmesi, parametrelerin belirlenmesi ve çözümlerinin yapılması yönünde teknolojik olarak ne gerekiyorsa, uluslararası ölçekte ne yapılıyorsa gerçekleştirmeye çalıştığını ifade ederek, ''Şu anda istasyonlarımız yeni teknoloji ile donatılıyor, 114 civarındaki cihazlardan 78'i yeni teknoloji ihtiva ediyor'' dedi.
Marmara ve Ege bölgelerindeki hareketliliğin normal kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Altay, sözlerine şöyle devam etti:
''Son dönemde özellikle Çameli-Denizli depremlerini izliyoruz. Bunlar Ege'de de son günlerde izlediğimiz depremler. Marmara ve Ege bölgelerinde bulunan faylar deprem üretme potansiyeline sahiptir, normal aktivitelerdir. Hatta 5,5 ve üzeri depremleri de üretebilirler. Dolayısıyla Türkiye açısından bakıldığında yapılması gereken, depremlerin öngörülmesinden, tahmininden ziyade hazırlıkların yoğunlaştırılmasıdır.''
-''TÜRKİYE'NİN DEPREMSELLİĞİNİ ANLAMAK''-
Prof. Dr. Gülay Altay, ''depremin ne zaman olacağını kısa vadede tahmin etmenin mümkün olmadığını'' dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kandilli Rasathanesi olarak çalışmaları yoğunlaştırdığımız konu, mümkün olduğu kadar Türkiye'nin depremselliğini iyi anlamak. Araştırmacı arkadaşlarımız deprem üreten kaynakları inceliyorlar, mevcut depremleri değerlendiriyorlar. Herhangi bir kısa dönem öngörüsü söz konusu değil. Dünyada da böyle bir çalışma ancak araştırma safhasında...''
Altay, geçmiş depremlere, mevcut aktiviteye bakılarak uzun vadeli olası bir deprem yeri tahmin edilebildiğini ifade ederek, ''Marmara Bölgesi belli bir deprem tehlikesi taşıyor, buradaki deprem olasılığının yüzde 60 mertebesinde olduğunu ifade ediyoruz. Bu depremin 30 yıl içinde olmasını öngörüyoruz ama zamanını kısa dönem olarak tespit etmek mümkün değil'' diye konuştu.
-''BELLİ TARİH PANİĞE SEVK EDER''-
Prof. Dr. Gülay Altay, depremin son derece ''kaotik bir olay olduğunu'' ifade ederek, belli tarihlerden söz etmenin halkı paniğe sevk edeceğini kaydetti.
Altay, deprem riskinin ve tehlikesinin varlığını bilerek buna hazırlıklı olmanın, hem paniğe kapılmamak anlamında hem de yaşanılan mekanların depreme dayanıklı olması anlamında önem taşıdığını söyledi.
Depreme karşı bilinçlenme konusunda 1999 öncesi ve 1999 sonrası arasında çok büyük fark olduğunu dile getiren Altay, şöyle konuştu:
''Depremin etkilerinin gündemde olması, üniversitelerde yapılan çalışmalar, bilim insanlarının çalışmaları, basınla iletişimin artması, şüphesiz bilinçlenmeyi önemli ölçüde etkiledi. Ama yeterince yaygın hale daha getirebilmiş değiliz.''
Prof. Dr. Altay, deprem bilincinin yerleşmesi konusunda pek çok kurum ve kuruluşun çalışmalar yaptığını belirterek, İstanbul'da ve Marmara bölgesinde çok daha etkili çalışma yapılması gerektiğini bildirdi.
Halkın da eğitimlere ilgi göstermesi, yapılan çalışmalara talebin artması gerektiğini kaydeden Altay, ''Bunun da son derece olumlu yönde geliştiğini düşünüyorum. Yapılmayanlar tabi ki çok, ama ülkenin imkanları ölçüsünde ve bu konuda sorumluluk taşıyan kurumların yapabildikleri bence hızla ilerliyor, ben çok fazla olumsuz bakmıyorum'' diye konuştu.
(aa) | |
| | | havina yönetici
Mesaj Sayısı : 305 Yaş : 42 Nerden : uzaydan İş/Hobiler : sizene Lakap : cadı Kayıt tarihi : 12/08/08
| Konu: Geri: TÜRKİYEDEN HABERLER Çarş. Ağus. 13, 2008 6:01 pm | |
| Mumcu cinayetini sahte MİT raporu ile örtmüşler 13 Ağustos 2008 12:17 Ergenekon Çetesi sanıklarının, Uğur Mumcu cinayetinde hedef saptırmak için sahte MİT belgesi düzenledikleri ortaya çıktı. İki sahte MİT belgesi bulundu. Cemalettin Çandır'ın haberi
Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer alan MİT raporunda, Veli Küçük ve Doğu Perinçek'in evlerinde yapılan aramada ve Tuncay Güney'den elde edilen dökümanlarda Uğur Mumcu cinayetinde hedef saptırmak için hazırlanan iki adet sahte MİT belgesinin bulunduğu belirtildi. Sönmez Köksal imzası kullanılarak hazırlanan sahte belgelerde; Mumcu cinayetinde İran istihbarat örgütü SAVAMA'nın bazı kollarının kullanıldığı bilgisi yer alıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 23 Haziran 2008 tarihinde gönderilen MİT raporu, Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yer aldı. Raporun dikkat çeken bölümlerinden biri de, Uğur Mumcu cinayetinin failleri hakkında hazırlanan sahte MİT belgeleri. Sahte belgelerden birincisinin Veli Küçük'ün evinde yapılan aramada ve Tuncay Güney'den elde edilen dökümanlar arasında bulunduğu belirtildi. Sönmez Köksal imzası kullanılarak 02 Şubat 2003 tarihinde hazırlanan sahte belgeyle ilgili, "Bahse konu yazıda, MİT başlıklı kağıda MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal imzasıyla sahte tarih ve sayı kullanılarak 'CIA denetiminde İsrail'de eğitim gören bir timin MİT'in haber kaynaklarından Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand'ı öldürme göreviyle Türkiye'ye girdiği' ifade edilmektedir. Yazı ile ilgili yapılan incelemede; İran'da yayınlanan muhafazakar eğilimli Cumhur-i İslami Gazetesi'nin 02 Mayıs 2000 tarihli nüshasında Uğur Mumcu cinayetinin faillerinin bulunmasına ilişkin operasyon çerçevesinde Türk basınında İran aleyhine çıkan yazılara atfen 'Türkiye ve İsrail istihbarat örgütlerinin İran aleyhine faaliyet yaptıklarını kanıtlayan belge' başlığı altında MİT kaynaklı olduğu iddia edilen resmi görünüm verilen bir yazı yayınlandığı belirlenmiştir. Bu belgede geçen imzanın doğru olduğu, ancak başka bir belgeden alınarak bu yazının altına monte edildiği belirlenmiştir. MİT antetli kağıdın başka yerlerden fotokopi yoluyla temin edilmesi mümkün görünmektedir. Bahse konu belgedeki makama hitap tarzı ve müsteşarlığımızın kullandığı sistemle bir ilgisinin bulunmadığı tespit edilmiştir." ifadelerine yer verildi.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in evinde yapılan aramada ve Tuncay Güney'den elde edilen dökümanlar arasında bulunduğu belirtilen ikinci sahte MİT belgesinde ise; yine Sönmez Köksal imzasının kullanıldığı, Uğur Mumucu cinayetinde İran istihbarat örgütü SAVAMA'nın bazı kollarının kullanıldığı bilgisi yer alıyor. İkinci belgeyle ilgili ilgili şu görüşlere yer veriliyor; "Yapılan incelemede; aynı dökümanın 10 Aralık 1996 tarihinde Aydınlık Dergisi Ankara Temsilcisi Hikmet Çiçek tarafından teşkilatımıza gönderilen faks metninin ilişiğinde de yer aldığı, Hikmet Çiçek'in faks metninde, 'Uğur Mumcu suikastına ilişkin yapmakta olduğum araştırma sırasında altında imzanız olan bir belge ile karşılaştım. Belgenin doğruluğunu araştırmak ve konuya ilişkin görüşlerinizi almak istiyorum.' ifadelerine yer verildiği tespit edilmiştir."
Raporun sonuç bölümünde, "Uğur Mumcu suikastıyla ilgili hazırlanan iki adet sahte belgenin MİT tarafından yazıldığı izleniminin verilmeye çalışıldığı, dezenformasyon çalışmasının Uğur Mumcu suikastının gerçekleştirildiği tarih itibariyle faillerin tespitine ilişkin hedef saptırmak amacıyla ortaya çıkarıldığı izlenimi edinilmiştir." denildi.
(cihan) | |
| | | havina yönetici
Mesaj Sayısı : 305 Yaş : 42 Nerden : uzaydan İş/Hobiler : sizene Lakap : cadı Kayıt tarihi : 12/08/08
| Konu: Geri: TÜRKİYEDEN HABERLER Çarş. Ağus. 13, 2008 6:02 pm | |
| Ramazan ayı 1 Eylül'de başlıyor 13 Ağustos 2008 10:27 İslam aleminin kutsal ayı Ramazan, 31 Ağustos Pazar günü kılınacak ilk teravih namazı ile başlayacak. 1 Eylül sabahı da sahura kalkılacak. İlk iftar, 1 Eylül Pazartesi günü Ankara'da saat 19.30'da, İstanbul'da 19.46'da, İzmir'de ise 19.51'de yapılacak.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Ramazan hizmetleri konusunda il ve ilçe müftülüklerine genelge gönderdi. Buna göre, Ramazan boyunca sabah ezanları Diyanet Takvimi'nde gösterilen imsak vakitlerinde ve her camide aynı anda okutulacak.
Müftülükler, Ramazan ayına özel vaaz ve irşat programı hazırlayacak. Programlar, Ramazan'dan 15 gün önce Diyanet İşleri Başkanlığına gönderilecek.
Merkezi konumdaki bazı camiler, merkezi vaaz sisteminden ayrılacak. İlahiyat fakülteleri öğretim üyeleri, eğitim merkezleri öğretmenleri, imam-hatip liseleri meslek dersleri öğretmenleri ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenleri, emekli müftü, vaiz ve liyakat sahibi imam hatiplerin bu camilerde vaaz vermeleri sağlanacak.
Vaazların zamanında başlaması ve ezan vaktinde bitirilmesi konusunda gerekli dikkat gösterilecek ve bu konu il ve ilçe müftülüklerince özel olarak takip edilecek.
Mahalli radyo ve televizyonlarda irşat programlarının düzenlenmesi için girişimlerde bulunulacak. Ulusal yayın yapan radyo ve televizyonlarda bayram mesajları sadece Diyanet İşleri Başkanı veya vekili tarafından verileceği için ayrıca mesaj yayınlanmayacak.
-CAMİLERDE ÇOCUKLAR VE KADINLARA YER VERİLECEK-
Camilerde kadınlara geniş, aydınlık ve sağlıklı mekanlar ayrılması için çalışmalar yapılacak. Çocukların camiye ve cemaate katılmaları teşvik edilecek. Camide dikkat dağıtan çocuklara karşı kırıcı ve küstürücü tavır yerine, onları camiye ısındıracak şekilde yumuşak, sevecen ve hoşgörülü davranılacak.
Ramazan süresince zorunlu olmadıkça hiçbir cami görevlisine izin verilmeyecek. Görevli bulunmayan veya ibadete açıldığı halde kadro tahsis edilmeyen camilerde, din hizmetleri emekli personel ya da imam hatiplik yeter belgesi almış olanlara öncelik vermek şartıyla ehil kişiler tarafından yürütülecek. İmkanlar dahilinde görevlisi olmayan hiçbir cami bırakılmayacak.
Ramazan öncesinde camilerin, şadırvan ve tuvaletlerin temizliği yapılacak, elektrik ve ısıtma ile ses cihazları elden geçirilecek, camiler havalandırılacak ve klimalar cemaati rahatsız etmeyecek şekilde çalıştırılacak.
İmam hatipler, namaz kıldırırken Kur'an-ı Kerim'i tecvid kurallarına uyarak okuyacak.
Bazı camilerde hatm-i şerifle teravih namazı kıldırılacak, bu uygulama cemaate daha önceden duyurulacak.
-CAMİLERDE ENGELLİLER İÇİN DÜZENLEME-
Engellilerin gelebilecekleri camiler önceden belirlenerek ilan edilecek. Ayrıca engellilerin cemaate katılmalarını kolaylaştırmak için cami içi ve dışında gerekli düzenlemeler yapılacak.
Din görevlileri Ramazan boyunca hastane, hapishane, çocuk ıslahevi ile yurt ve yuvaları ziyaret edecek, ihtiyaç sahibi, öksüz, yetim, hasta, yaşlı ve fakir kimselerle ilgilenecek. Müftü ve imamlar, halkla bütünleşmeyi sağlayan, ihtiyaç sahiplerinin katılacağı iftarlar düzenleyecek.
Ramazan ayı içindeki ''19 Eylül Gaziler Günü'' dolayısıyla müftülüklerce çeşitli etkinlikler yapılacak.
İllerde ihtiyaca göre belirlenecek sayıda cami, ilçelerde ise en az bir cami Kadir Gecesi sabah namazına kadar açık kalacak.
-ORUCU EN ERKEN HAKKARİLİLER EN GEÇ ÇANAKKALELİLER AÇACAK-
Ramazan'da orucu en erken Hakkarililer, en geç de Çanakkaleliler açacak. Ramazan'ın ilk gününde iftar Ankara'da 19.30, İstanbul'da 19.46, İzmir'de 19.51, Çanakkale'de 19.56, Hakkari'de ise 18.44'te yapılacak.
İlk gün Ankara'da 14 saat 51 dakika, İstanbul'da 14 saat 54 dakika, İzmir'de 14 saat 45 dakika, Çanakkale'de de 14 saat 52 dakika, Hakkari'de 14 saat 42 dakika oruç tutulacak.
Kadir gecesi, 26 Eylül Cuma günü kutlanacak. 29 Eylül Pazartesi günü son oruç tutulacak ve 30 Eylül Salı günü Ramazan Bayramı başlayacak.
İlk teravih namazı için ezan Ankara'da 20.52'de, İstanbul'da ve İzmir'de ise 21.11'de okunacak.
AA | |
| | | havina yönetici
Mesaj Sayısı : 305 Yaş : 42 Nerden : uzaydan İş/Hobiler : sizene Lakap : cadı Kayıt tarihi : 12/08/08
| Konu: Geri: TÜRKİYEDEN HABERLER Çarş. Ağus. 13, 2008 6:04 pm | |
| İlk yardımın püf noktaları 13 Ağustos 2008 10:28 Trafik kazası, düşme, silahla yaralanma, patlama gibi çeşitli durumlarda yapılacak acil müdahaleler, yaşamsal önem taşıyor. Peki bu gibi durumlarda neler yapılabilir? Acil Tıp Uzmanları Derneği (ATUDER) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Figen Coşkun, trafik kazası, düşme, silahla yaralanma, patlama gibi çeşitli durumlarda yapılacak acil müdahalenin, yaşamsal önem taşıdığını belirterek, ''İlk yardım, dönüşü olmayan sorunlara yol açmaması için eğitim almış kişiler tarafından yapılmalı'' dedi.
Coşkun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, acil müdahalenin zamanında ve doğru şekilde yapılmasının, ilk yardımda ''olmazsa olmaz'' bir kural olduğunu belirtti. Coşkun, ''Yardım etmek amaçlı yapılan yanlış bir müdahale, hastanın yaşamını yitirmesine, sakatlanmasına ya da panik ortamının artmasına neden olabilir'' uyarısında bulundu.
Türkiye'de ilk yardım eğitimi alan sivil halkın sayısının çok az olduğunu belirten Coşkun, ilk yardım eğitiminde ilk kuralın ''önce zarar vermemek'' olduğunu söyledi. Coşkun, ilk yardımın dönüşü olmayan sorunlara yol açmaması için eğitim almış kişiler tarafından yapılması gerektiğini vurgulayarak, ''Yardım etmek amaçlı yapılan yanlış bir müdahale, hastanın yaşamını yitirmesine, sakatlanmasına ya da panik ortamının artmasına neden olabilir'' uyarısında bulundu.
İlk yardımla, hastanın mevcut sağlık sorunlarının artmasına sebep olmadan (kırık, çıkık, kesik gibi) hayati fonksiyonlarının devamın sağlanması ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmesinin amaçlandığını dile getiren Coşkun, acil bir durumda ilk olarak 112 Acil ambulansın aranması gerektiğini bildirdi.
Coşkun, 112 arandığında, olay yerinin tam adresinin ve hastanın genel olarak dışarıdan gözlemlenebilen sağlık durumu hakkında detaylı bilgi verilmesine özen gösterilmesini söyledi.
-''ÖNCE GÜVENLİK SAĞLANMALI''-
Trafik kazasının meydana geldiği bölgenin, hem çevredeki araçların uyarılması hem de yaralıların güvenliğinin sağlanması için şeritle çevrilerek kapatılması, aracın etrafına dikkat çekici reflektörlerin konulması gerektiğini kaydeden Coşkun, araç içinde yaralıların sıkışması ya da patlama ihtimali durumunda 112 ile birlikte itfaiye de haber verilmesinin uygun olduğunu bildirdi.
Coşkun, yaralının araç içinden acil çıkarılması halinde, öncelikle boyun yaralanması ihtimaline karşı, hastanın boynunun olabildiğince kıpırdatılmadan korunarak çıkarılması gerektiğini belirterek, ''Boyun hiç hareket ettirilmeden, şekil bozukluğu düzeltilmeden, iki elle, koltuğun arkasına geçerek, sabitlenerek çıkarılmalı'' dedi. Coşkun, bu tür yaralanmalarda hastanın mekandan acil çıkarılması gerekmiyorsa, 112 ekiplerinin beklenmesinin ve boyunluk takılarak çıkarılmasının tercih edildiğini vurguladı.
Omurlarda, kol, bacak ya da kalça da kırıklar olabileceğini, yanlış yapılan her müdahalenin daha ciddi yaralanmalara yol açabileceği uyarısında bulunan Coşkun, kırık bölgesinin tahta gibi sert bir cisme sabitlenmesi gerektiğini ifade etti. Coşkun, sabitleme işleminin kan geçişini engellenmeyecek, ancak eklemlerin hareketini en aza indirecek şekilde yapılması gerektiğine dikkati çekti.
-KANAMA HALİNDE YAPILACAKLAR-
Coşkun, vücuda batan bir cismin de çıkarılmaması gerektiğini vurgulayarak, cismin bir damarın üzerinde durarak kanamayı engelleyebildiğini, çekilmesi halinde ise durdurulması zor kanamalara yol açabileceğini söyledi. Coşkun, ağır bir kanamanın olması halinde sargı bezi ya da temiz bir bezle, yaralı bölgenin üzerine doğrudan bası uygulanması, kanamanın durdurulamaması durumunda ise turnike yapılması gerektiğini kaydetti. Kanayan bölgenin üst kısmından bağlanarak yapılan turnike uygulamasının uzun süre yapılmaması gerektiğini belirten Coşkun, ''10 dakikada bir turnike açılmalı birkaç saniye beklenmeli ve tekrar bağlanmalıdır. Uygulama kol için dirseğin, bacak için de diz kapağının hemen üzerinden yapılmalı. Daha yukarıdaki yaralanmalar için direkt bası uygulanmalı'' dedi. Coşkun, bası yapılırken elin bölgeden hiç kaldırılmaması, bezin kanlanması halinde yeni bezin mevcut bezin üstüne konularak bası yapmaya devam edilmesi gerektiğini bildirdi.
Organ kapmaları halinde de hasta ile birlikte kopan organın da hastaneye ulaştırılmasının şart olduğunu vurgulayan Coşkun, ''Kopmuş olan organ, önce ıslak bir gazlı bir bezle sonra naylon üzerine sarılmalı ve bu şekilde buzun içine konulmalı. Buzla doğrudan temas etmesi halinde hücre kaybı olabildiği için, yerine dikilme aşamasında başarı şansı azalıyor'' diye konuştu.
-KALP MASAJINA DİKKAT-
Yanıklarda, diş macunu, salça gibi şeylerin yaralı bölgeye kesinlikle sürülmemesi, temiz ıslak bir bezle yaralı bölgenin üzerinin hafif temas edecek şekilde örtülmesi ve vakit kaybetmeden hastane gidilmesi gerektiğini ifade eden Coşkun, ''Kişinin üstündekiler çıkarılmalı, ancak yanığa yapışmış olan bölgeler varsa kesinlikle zorlanmamalı, mevcut haliyle bırakılmalı'' diye konuştu.
Baygınlığın çeşitli nedenlerden kaynaklanabileceğini belirten Coşkun, şunları kaydetti:
''Bilinç düzeyinde değişiklikler trafik kazalarında kafa içinde travmadan da kaynaklanıyor olabilir. Kaza sırasında ya da sonrası bayılma durumunda, yaralının mutlaka tam teşkilatlı bir merkeze götürülerek bilinç düzeyinde değişikliğin nedeninin ayrıntılı olarak araştırılması gerekmektedir.
Hastaya ayılması için tokat atmak gibi hareketler yapılmamalı, ayakları yukarı kaldırılmamalı, sadece boynu korunarak hastaneye nakil edilmelidir.''
Coşkun, kalp krizi geçiren bir kişinin de ilk olarak güvenli bir yere alınması gerektiğini belirterek, ''Boyun bölgesinin rahat etmesi için kravat, kolye gibi aksesuarlar çıkarılmalı, gömleğinin düğmeleri açılmalı ve sağlık ekiplerine haber verilmeli'' dedi.
Kalp masajının da kesinlikle eğitim almış kişilerce yapılması gerektiğini vurgulayan Coşkun, ''Masaj, kalbi çalışan birine yapıldığında, çalışan kalbi durdurur ve hastaya büyük zarar verirsiniz'' uyarısında bulundu.
Doç. Dr. Figen Coşkun, yaralı ile konuşulmasının moral verebileceğini, kendisini güvende hissetmesine yardımcı olabileceğini sözlerine ekledi.
AA | |
| | | | TÜRKİYEDEN HABERLER | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |