rüzgar yönetici
Mesaj Sayısı : 488 Yaş : 39 İş/Hobiler : öğrenci Kayıt tarihi : 11/08/08
| Konu: Fuat Kozluklu farklı bir anchorman!.. Ptsi Ağus. 25, 2008 5:33 pm | |
| Fuat KOZLUKLU farklı bir anchorman!.. Akbille işine gidiyor...
atv'nin genc anchorman'i aşkı Buse ile Sabah'tan Tuluhan Tekelioğlu ile konuştu. Ve bakın neler anlattı neler...
TULUHAN TEKELİOĞLU'NUN RÖPORTAJI
Canlı yayında her şey olur... İçinizdeki sesi önemseyerek çıkarsanız yayına, her şeyin üstesinden kolayca gelir, üstelik öfkelenmek yerine çok eğlenirsiniz. atv'nin genç anchorman'i Fuat Kozluklu'yla Kanal 24'ün başarılı, güzel habercisi Buse Biçer'in nikâh töreni, bir canlı yayın gibi 'her şeyi yaşadı'. Üstelik canlı yayın bile oldu. Türk halkı atv Ana Haber Bülteni'nde anchorman'in nikâh törenine şahitlik ediyordu ki, nikâh memuru geç kaldı. Bülten bitti, Nikâh memuru yetişemedi... Bunu sanki hissetmiş gibi, damat mikrofonu eline aldı ve harikalar yarattı. İzlediğim en renkli nikâh töreniydi. Gelinin "Reklamları izlediniz, sayın başkan geldi, nikah törenine geçebiliriz," lafı, herkesi gülmekten kırdı geçirdi. 'İşte iki habercinin nikâhı böyle şenlikli olur,' dedirtti. Benim için de ilginçti. Çünkü sabah röportajı yazıp, akşam törenine katıldığım tek 'evlilik' röportajıydı! Hissettiğini söyleyecek kadar cüretkâr, yanlış yapmaktan korkmayacak kadar cesur biri, Fuat Kozluklu. Yeter ki yanılgıları onu sağlıklı sonuçlara götürsün: "Malatyalı terzi Ali Osman'ın oğluyum. Sigara içen, kaderi yanlış yorumlayan biriydi babam. Annem morgda babamın başına son kez dokunurken 'Sen benim hayat arkadaşımdın aynı zamanda,' demişti. Annemin o görüntüsü, sesi, 'Sen benim hayat arkadaşımdın,' deyişi hafızamdan hiç çıkmıyor. Annemin ağzından çıkan o söz bana dedi ki ki, hayat arkadaşını bulduğun zaman kaçırma. Hayat arkadaşımı buldum!"
- Alışık olmadığımız bir anchorman'le karşı karşıyayız. Akşam ekranda, sabah Üsküdar motorunda karşımızdasınız. Akbille seyahat ediyor, kalbinizden geçeni dilinizin ucunda tutamıyorsunuz...
- F.K: İyi bir kalbim olduğuna inanıyorum, merhamet duygularım ağır basıyor, önce insansanız gazeteci olabilirsiniz. Böyle düşünüyor, hissediyorum. Yaşadıklarım son üçbeş yılda beni arzuladığım yere yaklaştırdı.
- Fuat Kozluklu'nun değişimine etkiniz olduğunu düşünüyor musunuz?
- B.B: Bir buçuk sene önce tanıştık. Her şey çok hızlı gelişti.
- Yıldırım aşkı mı?
- B.B: Yıldırım aşkı değil çünkü bu tür aşkın geçici olduğunu düşünüyorum.
- F.K: Türk medyasında maço bir kültürün hakim olduğuna inanıyorum. İşyerlerinde kadınların savunmasız bırakıldığını düşünüyorum. İşyerlerinde, kadınlara yönelik 'iki bacak arasında dünya görüşü' her yerde var ama Türkiye'de, yasalar itibarıyla kadını koruyacak ya da o yasanın hayata geçirilmesini sağlayacak bir toplum yapısı, henüz medyada yok.
- 'Buse beni yanlış anlar,' diye mi çekindiniz?
- F.K: Bu nedenle yaklaşmadım Buse'ye. Orası profesyonel bir çalışma mekânı. O görevin tanımı çerçevesinde hareket etmeliyiz. Son 15 yılım Amerika'da geçti. Artık oradaki iyi şeylerle kodlanmış biriyim. Asansörde karşılaştığımızda birbirimize gülümseyebilen, dedikodu yapmadığımız bir iş ortamı istiyorum.
- Aranızdaki bu mesafeyi ilk kim kaldırdı peki?
- F.K: Onu gözledim, bir ayı geçirmedim. Medyada, habercilikten gelmeyen sarı saçlı, siyah kaşlı mankencik kızlarla ve delikanlılarla bu iş uzun süre götürülmüştür. Ancak bu işin sizin gibi, benim gibi habercilikten gelen insanlarla götürülmesine inanan biriyim. Buse geldiğinde dikkatimi çeken, kendi bültenine BBC ve CNN'i takip ederek hazırlanmasıydı. Masasında Time dergisi vardı. Çok hoşuma gitti. Sonra, güzellikler veren bir insan olduğunu gördüm. Sadece güzel olması değildi, zarif ve güçlü insan duruşu da vardı. Ondan hoşlandım, tanıdıkça âşık oldum. Birçok erkek var, zavallı ve zayıf. Fiziki bir farklılıktan dolayı erkeklere yüklenmiş bütün o güç ve iktidar tanımları beni rahatsız ediyor.
- B.B: Ben de ilk görüşte aşka inanmıyorum. O tamamen hoşlanma, tutku, heyecan olabilir. Birbirini tanıdıkça sevgi ve aşkın geldiğini düşünüyorum. Bizim yakaladığımız da öyle bir şeydi.
- F.K: Sakladık. Kanalda sekizdokuz ay kimse fark edemedi. Elde ettiğim nadir başarılardan biridir. 300-500 metre uzaktan yürüdüğümüz oldu, anlaşılmasın diye.
- Neden sakladınız? Bir yasak ilişki değil ki yaşadığınız.
- B.B: İş disiplinimiz vardı. Aramızda hiyerarşi de yoktu. O olsaydı daha zor olurdu.
FUAT KOZLUKLU
Balkanlar'da savaşı izleyip döndükten sonra 'Kalbimin yarısını orada bıraktım,' demiştim. Geldim, burada buldum. Arnavut'tan kız almak zordur derler. Buse için tuzlu kahveyi içtim.
İşyerlerinde kadınların savunmasız bırakıldığına inanıyorum. Medyada erkekler kadınlara karşı ruhsal cinayet işliyorlar!
İlişkimizi sakladık. Kanalda sekiz-dokuz ay bunu kimse fark edemedi. Elde ettiğim nadir başarılardan biridir!
Mütevazı bir düğün yapacakken, ben anchorman olunca, davetiye sayımız arttı.
Duygu Asena bana 'Hiçbir şeyi erteleme,' derdi. Buse'yle, 'Seni seviyorum' demeyi ertelemeden yaşlanmak istiyorum.
Buse BİÇER Kanalda bana 'Hoşgeldin,' demeyen tek kişi Fuat'tı.
Güzel bir kadınsanız, üstelik haberciyseniz işiniz çok zor Türkiye'de.
İşyerindeyiz, o gün doğum günüm. 'Bir gelsene,' dedi. Yanına gittim. 'Benimle evlenir misin?' dedi. Şaşırdım. Hediyesini açtım, tek taş yüzüktü. 'Şimdi takmak zorunda değilsin,' dedi. Çünkü ilişkimizi gizli tutuyorduk. Çok heyecanlandım, yüzüğü parmağıma geçiriverdim.
Evliliği ciddiye alıyorum. 27 yaşımdayım. Fuat'la aramızdaki 16 olan yaş farkı önce ürküttü beni. 'Senin için yaşlı değil mi?' dediler.
İşim yokken telefonum hiç çalmazdı
- Şimdi karşınızda sıkı rakipler var. En genci sizden 15 yaş büyük...
- F.K: Mehmet Ali Birand, Uğur Dündar, Ali Kırca arasında bana da yer açıldığını düşünmek bile hoş. İnsanların yaptıklarını eleştirebilirsiniz ama yaptıkları birer marka oldu. Türk televizyonculuğu 100 yıl sonra onların yaptıklarıyla anılacak. Niye kendimi kandırayım. Beni anchorman'ler içinde bir tek Birand kutladı. Washington'da karşılaştık. Beyaz Saray'ın bahçesinde bana elini uzattı, mesleki tavsiyelerde bulundu. Onu Birand yapan da bu olsa gerek. Egosunu, komplekslerini rahatça gömmüş bir insan. Gömememiş insanlar da var Türkiye'de. Ben çalıştım Mehmet Ali Birand'la, Amerika'da birkaç dosya haber yaptım ona. Mithat Bereket'in kameramanlığını yaptım mesela. Körfez Savaşı sırasında kameramandım.
- Örnek aldığınız gazeteciler vardır mutlaka?
- F.K: Var tabii, Nuri Çolakoğlu gibi. Sedat Ergin, Mustafa Karaalioğlu... Günümüz medyasında kendi kulvarlarında iyi iş yapan isimler onlar. Diğer taraftan ilk dört kanalın içinde bir anchorwoman'ın olmadığı Türk televizyon dünyasının her zaman bir bacağı eksik olacak.
- Anchorman olduktan sonra, düğün davetiye sayısı dışında ne arttı?
- F.K: İşim yokken, telefonum hiç çalmazdı. Bulunduğum koltuk yüzünden bu aralar fazla çalıyor. Çoğu da samimi olmayan telefonlar. Kimseye muhtaç olmadan bu hayatı götürebilmenin temellerini ilk zamanlarda oluşturdum. Çünkü birçok insanın nasıl işsiz bırakılabildiğini gördüm. Mesela Duygu Asena. TV 8'de maç yorumculuğu yaptırırlardı ona. Benimle dertleşirdi. Bana 'Hiçbir şeyini erteleme olur mu? Ben her şeyi ertelediğim bir yaşam bıraktım geride,' derdi. Ertelemeden yaşamaya çabalıyorum. 'Seni seviyorum,' demeyi ertelemeden Buse'yle yaşlanmak istiyorum.
B.B: Önceliklerimin ilk sırasında artık Fuat var
Eşiniz gazetecilik yapmaya devam edecek mi?
- F.K: Tabii ki. Soyadını bile değiştirmesini istemedim. Buse'nin rahatlığı için kendimden çok şey verdiğimi, sertliklerimi yumuşattığımı biliyorum.
- B.B: Duygusal dünyamda değişim sağladı Fuat. Çabuk seven bir insan değilim, önceliğim hiçbir zaman ilişkim olmadı. İlk kez Fuat ilk sıraya yerleşti. Hedeflerim ve ideallerim hep var ve olacak. Evlilik vazgeçmek değildir. Zaten Fuat'ta bunu bulduğum için 'Tamam,' dedim. Hayatlarımızdan vazgeçmeyerek birlikte yol alacağız. Sorumluluklarımızı bilerek ortak alanlar yaratacağız.
- F.K: Buse ile birlikte değiştim artık. Egomdan, kompleksimden vazgeçip hayatımdan attım. Akbille seyahat eden gazetecilerden biriyim. Ama Türkiye'de Kurtlar Vadisi tipleriyle, 'Benim kim olduğumu biliyor musun'larla yaşadığımızı görüyorum. Hayatın içinden bir adamım. Bu yüzden haberde de hayatın içinden sorular sorarım. Çok iyi Türkçe konuşamıyor olabilirim. Entelektüel birikimim yeterli gelmeyebilir bazı entel, dantel beylere. İlle elitist olmak gerekmiyor ama yaşam kültürümüzde elitist davranalım. Türk televizyonunu açan bir yabancı şaşkına dönüyor. 'Bunlar göbek atmaktan başka şey yapmıyorlar,' diye görüyor.
- Ama yabancılar haberlerden çok hareketli ve ürkütücü bir Türkiye izlenimi de edinmiyor mu?
- F.K: Bakın ne kadar yalnızız şu ülkede. Hrant yok artık, Uğur Mumcu yok, Sayın Kışlalı yok. Onlarsız Türkiye'nin ne kadar solgun olduğunu görüyor musunuz? Hrant arkadaşımdı. O da Malatyalıydı. İkimiz de orada doğmayı seçmedik. İnsanların yaşadığı coğrafya, hayatlarında artı ya da eksi olarak sunulmamalı. Hrant'sız bir Türkiye, öksüz bir ülkedir. 1960'lardan bugüne, 6-7 Eylül olaylarının arkasında kimler varsa, umarım acı içinde kıvranarak yaşıyorlardır.
F.K: Medyadaki erkekler kadınlara üşüşüyor
- 15 yıl Amerika'da yaşadınız. Geldiğinizde medyada neler değişmişti?
- F.K: Geldiğimde; iki bacak arası dünya görüşüne hakim, kadınlara 'üşüşen' adamları gördüm. Nitekim kanala kim geliyorsa spiker olarak bir bakıyordum, büyük bir erkek sürüsü pike yapıyor. Öyle erkeklerden utanıyorum. Bana bu meslekte dilimden dolayı, isimsiz olarak saldıran çok zavallı var. Bunları anlattığım için benden haz etmeyen çok. İffet kavramı benim için ağır basar. Annem ve kız kardeşlerime demişimdir ki, 'Adımı duyduğunuzda başınızı öne eğecek bir şey yaşamadım.' Ama benimle ilgili 'Geçimsiz, kavgacı, zor çalışılabilen biri,' dendiğini duyabilirsiniz.
- İlk kez bir anchorman Türk medyasında kadınlara yönelik taciz olduğunu cesaretle anlatıyor. Tebrik ederim sizi...
- F.K: Bilsem ki yarın işsiz bırakılacağım, yine konuşurum. Çünkü bir tane hayatınız var, borçlanamayacaksınız. Sosyal adaletsizliğe bayrak açıp en büyük sosyal adaletsizliği kendi içinde yaşatan bir kurumun topluma verecek hiçbir şeyi yok. Önce 'bacım' sonra 'yavrum' anlayışıyla hareket eden zihniyetin de topluma ahlaktan, namustan söz etme hakkı yok. Pizzacılık yaptım, köftecilik yaptım. Yaptığım işle değil kişiliğimle ayakta kalmak istiyorum.
- Beraber olduğunuz dönemde Buse Biçer'in başına böyle bir şey geldi mi? - F.K: Tabii, yaşadık.
- Peki siz ne yaptınız o zaman?
- F.K: Bir şey yapmadım. Bunun sonu yok zaten. Erkekler ruhsal cinayet işlemeye devam edecekler. Dünyanın her yerinde var bu cinayetler. Ama orada bedelleri ağır oluyor. Hem yasalarla ödüyor, hem çalıştığı ortamda dışlanıyor. Hatta kaçıp eyalet değiştiriyor.
Kaynak: www.sabah.com.tr | |
|